HAYATIN GÜZ MEVSİMİ : YAŞLILIK

HAYATIN GÜZ MEVSİMİ : YAŞLILIK

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Türkiye yaşlı nüfusu en fazla artan ülkeler arasında ilk üç sırada yer alıyor. Dünya genelinde 1950-2000 yılları arasında ortalama hayat süresi 20 yıl kadar artarak 66 yıla ulaşırken, gelecekteki 50 yılda ortalama yaşam süresinin 10 yıl daha artacağı tahmin ediliyor. Bu nedenle toplumlardaki sağlık konuları bulaşıcı hastalıklar, çocuk ve kadın sağlığı konularından yetişkin ve yaşlı sağlığı konuları yönünde değişim gösteriyor. Ve yaşlılık bütün dünyada giderek çok önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkıyor.

Doğumdan itibaren geçen gün sayısı esas alındığında yaşlanma 65 yaş üstü olarak kabul edilmiştir. Yaşlılık bilimiyle uğraşanlar 65-74 yaş arasını genç yaşlılık, 75-84 arasını orta yaşlılık, 85 yaş üzerini de ileri yaşlılık(ihtiyarlık) olarak sınıflamışlardır.

Yaşlanma ile birlikte zihinsel ve fiziksel kapasitede azalma, hareket yeteneğinde yavaşlama görülse de birey kendini yaşlı hissetmeyebilir.

Yaşlılık dönemiyle ilgili önyargılar:

Geleneksel toplumlarda yaşlılar, ikinci kuşağın yetiştirilmesinde ve kültürün korunmasında ciddi toplumsal roller üstlenen görmüş geçirmiş, birikmiş deneyimlere sahip “kültür bekçileri” bireyler olarak görülürken, modern toplumlarda üretkenliği bitmiş, aileye yük olan, bir an önce ölmesi beklenen bireyler olarak görülebilmektedir. Bunun da temel nedeni, yaşlanmayı her yönüyle olumsuz bir süreç olarak yorumlayan toplumlardaki yerleşik olumsuz önyargılardır. Bunların başlıcaları :

– Yaşlının üretken değil tüketici olduğunun düşünülmesi: Halbuki yaşlıların üretkenliği azalsa da yaşlı bireyler üretime katılma istek ve eğilimindedirler. Yaşlıların kazanımları, gençlere aktaracak tecrübeleri hiçbir bilgiye ulaşma yöntemiyle öğrenilemez. Gencin dinamizmiyle yaşlının bilgeliğinin bütünleşmesiyle daha üretken ve yaratıcı toplum oluşturulabilir.

Yaşlanmanın önlenemeyeceği düşüncesi ve şifası olmayan bir hastalık olarak görülmesi : Yaş sağlıklı olmak için  engel değildir. Düzenli yapılan aktivitelerle 80-90 yaşında bile zinde ve dinç olunabilir.

– Hafızada zayıflama, düşünme ve problem çözme gibi zihinsel yetilerde azalma ile giden bunama yaşlılarda kaçınılmazdır: Oysa yaşlıların hepsi bunamayı yaşamaz. Yaşam kalitesi yüksek ve üretkenliğini sürdüren yaşlılarda bunama sıklığı düşüktür (65 yaş üzeri nüfusun yaklaşık %5’i). Ayrıca unutkanlık yaşlılara özgü değildir. İnsanlar daha önceki gelişim dönemlerinde de unutkanlık yaşayabilir.

– Yaşlılıkta hoşgörü ve esneklik kaybının olduğu inancı : Tersine yaşam tecrübeleri yaşlıyı daha esnek ve hoşgörülü yapar. Hoşgörüsüz ve katı olmak yaşlılığa özgü değildir ve bir kişilik özelliğidir. Gençlik döneminde sinirli olan kişinin yaşlılığı da benzer olur.

Yaşlılıkta yaşama sevincinin yaşlılık döneminde kaybolacağı düşüncesi : Yaşlılık kendine özel sorunların olduğu bir dönemdir ama yaşama sevinci kaybolmaz. Benlik bütünlüğünün sağlanmış olması bu dönemi daha olumlu yapar.

– Emekliliğin kötü bir şey olduğu düşüncesi : Emeklilik sonrası üretken olmayı beceren insanların daha geç yaşlandıkları net olarak gösterilmiştir.

Ayrıca bu önyargılar bazı hastalıkları yaşlılığa bağlayarak normal kabul etmeleri sonucu insanların tedavisiz kalmalarına yol açarak bireyin yaşam kalitesini etkilemektedir.

Yaşlılığın psikolojisi

Yaşlılık bütünüyle bir gerileme dönemi olarak düşünülmemelidir. Gençlerdeki parlak zekaya karşın yaşlılarda da kuvvetli bir muhakeme gücü vardır. Ve bu ancak deneyimle, öğrenmeyle kazanılabilir.

Yaş ilerledikçe kişide ruhsal açıdan bazı değişiklikler meydana gelir. Eskiye bağlılık, yeni durumlara uyum sağlayamama, yeniliklerden korkma gibi bir takım psikolojik değişiklikler yaşanır. Yaşlı birey ailesi ve çevresindeki diğer insanlarla olan ilişkilerini, içinde yaşadığı hayatı, genç kuşakları ve geride bıraktığı yaşantıyı anlamlandırdığı oranda ruhsal dengesini koruyabilir. Yaşlı bireylerin yakın çevresi ve toplum tarafından ilgi, sevgi ve saygı görmemesi, “artık işe yaramaz” diyerek değer verilmemesi, bir köşeye itilmesi bu insanların kendilerine olan özgüvenlerini yitirmesine neden olur. Kayıplar, yas tutma ve yalnızlık bu insanların göğüslemek zorunda kaldıkları en çetin üç duygusal sorundur. Eşlerin, yakın dostların ölümü, çocukların evden ayrılması, beklenmeyen sağlık sorunları, maddi kısıtlılıklar yaşlı insanların yalnızlık ve yabancılaşma duygularını arttırır. Ölüm, yalnızlık, bakıma muhtaç olacağı bir hastalığa tutulma korkuları bu dönemde yaşlının temel sıkıntılarıdır. Yaşadığı hayatı sorgulama, anlamlandırma ölüm ve sonrası için kendi değerler sistemi içinde bulduğu cevapların tatminkarlığı bu sıkıntıları aşmada önemli bir faktördür. Ancak çocukluğunda yaşlıya saygı gösterilen bir kültürde “elleri öpülesi büyükler” “ak sakallılar” kavramlarıyla büyüyen insanlarda yaşlılık daima olumlu algılanır. İleri yaş dönemlerini yeni nesillere tecrübe aktarımıyla geçiren insanlar üretken ve huzurlu yaşarlar.

Yaşlıya toplumsal destek

Huzurlu, başarılı bir yaşlılık dönemi geçirilmesi için yaşlı bireylerin aile ve yakın çevresiyle olan ilişkilerinin ve dostluklarının canlı tutulması gerekir. Bu süreçte birikimleri, dostlukları ve yakın çevresi en büyük destekçisidir. Bir yaşlının yalnız yaşamaktansa iş, güç, okul gibi hayatın tatlı telaşlarının yaşandığı bir aile ortamında bulunması ona canlılık ve huzur verir. Aile ortamının sağladığı kaynaşma, canlılık ve her türlü destek sayesinde yaşlı insan, deneyimlerini gençlere aktarabildiği saygı gördüğü bir konuma sahip olur. Mümkünse arkadaş ortamları oluşturulur ve çevreyle bağlantısı devam ettirilir.

Günümüzde yeni çalışma düzeninin ve modern kent yaşantısının getirdiği çekirdek aile kavramı, aile büyüklerinin yeni kuşaklarla bağlantısını kopardığı gibi kültürel sürekliliğin sağlanmasını da engellemektedir. İleri yaş bakımının aile dışı kurumlarda verilmiş olmaya başlanması, modern hayatın dayattığı bir zorunluluk olarak görünmektedir. Ancak görece daha konforlu görünen bu durum, sevdiklerinden uzaklaşan yaşlılarımıza daha fazla yalnızlık duygusu, daha fazla depresyon ve daha ağır bunama tablolarına yol açmaktadır.

“Sağlıklı Yaşlanma” Kavramı

Tıbbın gelişmesiyle Hipertansiyon, Diabet, Kanser gibi hastalıkların daha iyi tedavi edilebilmesi sonrasında uzun süre yaşama beklentisi artmıştır. Bu durum yaşanan sağlıklı yılların süresini ve kalitesini arttırmaya yönelik çalışmaları hızlandırmış ve bunun sonucunda “sağlıklı yaşlanma” kavramı ortaya çıkmıştır. Bu kavram “sağlığın, bağımsız yaşama yetisinin, yaşam kalitesinin korunması ve daha iyi hale getirilmesi” olarak tanımlanır. Bu kavramın temel stratejileri; fiziksel ve zihinsel faaliyetleri sürdürme-güçlendirme, aktif ve üretici olma, toplumun içinde olmayı sağlama, anlamlı kişiler arası ilişkiler sürdürmedir.

Sağlıklı yaşlanma ilkeleri olarak da adlandırılan “sağlıklı beslenme, sigara içmeme, düzenli egzersiz yapma” şeklindeki uygulamalara erken yaşlarda başlamak önemlidir. Unutkanlığa ve bunamaya zihnin daha fazla çalışmasını sağlamaya yönelik etkinlikler (yeni bilgiler öğrenme, sudoku, bulmaca çözme, yeni dil öğrenme vb.) özellikle arttırılmalıdır.

 Sağlıklı yaşlanmada şehir yaşantısı :

Yaşlı nüfusun giderek artacak olması gerçeği şehir planlaması içerisinde bazı durumların onlara göre düzenlenmesi gerektiğini gösteriyor. Bunların başında yaşlıların sağlık, ulaşım, barınma gibi fiziksel ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde iyi tasarlanmış mekanların oluşturulması yer alır. Şehir yaşantısı içerisinde bağımsız olarak yaşayabilecekleri park, yürüyüş parkuru vb. alanların yapılması çok önemlidir. Ayrıca zihinsel ve fiziksel kapasitelerini arttırmaya yönelik spor, eğitim ve kültürel aktiviteler için ortamların hazırlanması ve buralara güvenli ulaşımı sağlayacak alt yapının oluşturulması çağdaş şehir planlamalarında yeni ve gerekli uygulamalardır.

Onlar, bizim gelecek halimiz. Onlar nesiller arası kültür aktarımını, bağlantıyı sağlayan elçiler. Onlar hayatın zorluklarını güzelliklerini yaşayarak yorulan bahtiyar insanlar. Babamız, dedemiz, annemiz, ninemiz… ihtiyarlarımız.. hayat treninin ikindi yolcuları.. ilgilenilmeyi, sevilmeyi, saygıyı hak ediyorlar…

 

 

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir